Archive for 2011

Yalavuz Kaldım

10 Aralık 2011 Cumartesi § 1

Tbl askerde ilnevyA'da 2 gün sonra askere gidiyor ve ikisi de yedek subay. Resmen yalavuz kaldım buralarda... 


Sattınız lan resmen beni..

90'larda Çocuk Olmak

11 Kasım 2011 Cuma § 0



90'larda çocukluğunu geçirenler bunların ne demek olduğunu iyi bilir.

Al Beni

8 Kasım 2011 Salı § 0


Not: Bu bir iç dökme yazısıydır.


Al beni, al beni
Götür uzaklara
Al beni, al beni
Uçur yukarılara…


Biliyorum sen de farkındasın
Çok zor
Gözlerin yalan söylemiyor…


Al beni, al beni
Elinin çizgisinden
Al beni, al beni
Gözlerinin denizine…


Al beni, al beni
Elinin altına
Al beni, al beni
İki deniz arasına…


Mavi Sakal'ın "Al Beni" şarkısının sözleri. Bu sözleri aşık olduğum, sevdiğim birine söylemek istiyorum. Bunun da ötesinde aşık olmak istiyorum. Artık aşık olma vaktim geldi, geçiyor galiba.


Çevremdeki arkadaşlar yavaş yavaş kendilerine sevgili buluyor, bulmuş olanlar ilişkilerini rayına oturtuyor. Olmayanların da bir kısmı hatunlarla flört halinde.


Bana gelince; sap geldim sap gideceğim gibi duruyorum. Üniversiteden mezun olan dönemimdeki arkadaşlarımla konuştuğum zamanlar "hala sende birşeyer yok mu?" diyor. "Yok" diyorum her seferinde. Acaba bir kere "var" diyebilecek miyim.


Böyle yaşamaya alıştım fakat artık bir değişiklik istiyorum...
Gerçi şu var "birileriyle birşeyler paylaşmak, aşık olmak için bir çaba gösteriyor musun" deseniz cevabı hazır, göstermiyorum.


Aslında göstermek istiyorum ama korkuyorum. Bir kez daha siktir yememek için birşeyler yapamıyorum...

Bugün Bayram Erken Kalkın Çocuklar

7 Kasım 2011 Pazartesi § 0






"Bugün bayram erken kalkın çocuklar 
Giyelim en güzel giysileri 
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi"

Ne zaman bayram gelse Barış abimizin bayram için söylediği bu şarkı gelir. O yüzden bayram kutlamasında bu şarkıyı paylaşmak istedim.


Hepinizin bayramı mübarek olsun, hep beraber nice bayramlar görelim.

Blog İstatistikleri

9 Ekim 2011 Pazar § 0

Son zamanlarda benim bloga gelen ziyaretçi sayısında dikkat çekecek kadar artış vardı. Bugün istatistiklere bakayım dedim, şu sonuçlarla karşılaştım:




 Bu istatistiklerden çıkarttığım sonuç şu:


Eğer Mia Wallace blogunu kapatırsa sıçtım. 

Var mı Benden Daha Salağı?

8 Ekim 2011 Cumartesi § 2




Bu olayı bu blogda anlatmazsam olmaz. Resmen hayatımı siken anıdır...
5 sene önce yaşandığını da belirteyim.
Anıyı anlatırken paragraf içinde kendi yorumlarımı da yazacağım. Katmazsam rahatlamam..

*

Bir erkek düşünün sevgidiği kıza açılamıyor. Üstelik kızın ona açık açık ondan hoşlandığını ima ettiği halde! Nasıl mı oldu bu diyorsanız hemen başlayayım anlatmaya...

Yaz boyu mesajlaştığım önceki seneden aynı sınıfta bulunduğum arkadaşla başka dershaneye gittiğim halde yine buluşmuştuk. İlk günler tek tük yanına gidiyordum. Tek tük yanına gitmemin sebebi hem millet yanlış anlamasın hem de o yanlış anlamasın! (Yanlış anlaması mı kaldı? Kızla yaz boyu mesajlaşmasını biliyorsun. O zaman yanlış anlar diye düşünmezsin!)

Arkadaşı hem önceki seneden tanımanın etkisiyle hem de bol bol mesajlaşmanın etkisiyle epey bir samimi olduk. Haftasonları dahil beraberdik desem yanlış demiş olmam.. Bizim samimiyet o kadar ilerlemişti ki bizden başka herkes sevgili olduğumuzu zannediyordu.

Günler geçti, aylar geçti ben bir türlü kıza açılamıyorum. Hep aklımda "ya ben onun davranışlarını yanlış yorumluyorsam ya beni istemiyorsa" düşüncesi var...

Bir gün dershanenin kütüphanesinde ders çalışıyoruz. Koca kütüphanede 3 kişiyiz; Ben, o ve onun samimi arkadaşlarından biri. Ben ders çalışırken can sıkıntısından sıraya tuttuğum takımın kısaltması olan TS'yi yazdım. O sıra arkadaşı yazıyı gördü ve S'yi göstererek "bu senin isminin baş harfi, -T'yi göstererek- peki bu ne?" dedi. Hoşlandığım hatta sevdiğim kız şok oldu. Dondu kaldı. Ben O zor durumda kalmasın diye salağa yattım sorduğu soruyu geçiştirdim. Aralarında ufak bir tatışma olduktan sonra kız gitti. Biz kaldık başbaşa...

Ben başımı gömdüm kitaba ders çalışıyorum. O bana baktı ve konuşma başladı

T: Birşey sormak istiyorum 
A: Sorma -Tabi gülerek :)- 
T -Gözlerimin içine bakarak-: Senin yanına sadece ders çalışmak için geldiğimi mi zanendiyorsun
A: Bilmiyorum (Archy sana ne kadar sövsem azdır. Bu cevap orda verilir mi amk)
T: Demek ki beni tanımayanlarla takılıyorum

Kız resmen açıldı, teklif etti. Ben ise bu soru üstüne ne dedim beğenirsiniz
A: Sene sonunu bekliyorum, sınavını etkilemesin diye bir şey demiyorum (Sanane lan kızın sınavından. Sen önce kendi sınavını düşün!)

Dedim ve resmen sıvamış oldum. Bana baktı "demek ki beni istemiyorsun o yüzden sene sonunu bekliyorsun" dedi ve başladı ağlamaya... Zar zor ağlamasını durdurttum...

Ertesi gün oldu, yine eskisi gibiyiz ama bana kırgın olduğu belli oluyordu... Günler böyle devam ederken en sonunda dayanamayıp açıldım. Açıldım ama neye yarar. Kızın kalbi kırılmıştı, istemedi...

Görüşmeler, ısrar devam ediyor ama ne fayda... Öss'den bir gün önce son kez görüştük. Ayrılmadan önce bana "yazın telefonu kullanmayacağım" dedi. Harbiden de kullanmadı.

Msn'ye sık girmezdi. Rastladığım zaman buluşmak istedim, kabul etti.
Buluştuğumuz gün neşesi yerindeydi. Gezdik, tozduk, eğlendik derken manzaralı bir yerde oturduk. Muhabbet ederken ellerini tuttum. "Neden tuttun" dedi. "İçimden geldi" dedim.(İçime sıçayım. O manzarada o ortamda teklif yapmayan aklımı sikeyim) "Çok üzüleceksin Archy" dedi. Öylesine diyor zannettim...

Daha da pek görüşemedik...

Üni'lere yerleştik, kayıt olduk. Artık gitme zamanı yaklaşmıştı ama ben ondan haber alamıyordum. Bir akşam telefona mesaj geldi "Şurdayım müsahitsen seni göreyim" evden çıkmamla oraya gitmem bir oldu desem yanlış olmaz herhalde. Görüştük, hasret giderdik derken ayrılık vakti geldi. İçimi burukluk kapladı... Tam giderken "Tel no'mu değiştirdim" dedi. "Versene" dedim, "aklımda değil sonra veririm" dedi ve gitti... No'yu da daha vermedi...

Epey bir süre sonra verdi ama oralara girmeye gerek yok. Hikayenin devamını anlatmaya, kendi hayatımı nasıl siktiğimini de anlatmaya gerek yok....

*

Şimdi söyleyin bakayım benden daha salağı var mı bu dünyada?

Yazdığım Ama Başlık Bulamadığım Hikaye

11 Eylül 2011 Pazar § 0

Yüzünü yıkadıktan sonra aynada kendine baktı. Canının sıkkın olduğunu bir kez daha gördü. Hiç bir şey düşünemiyordu. Bu son olay canını çok sıkmıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra sahile inip, yürüyüş yapmaya karar verdi.

Sahile inmesi uzun sürmedi. Bir kez daha Karadeniz’e dert yanmaya gelmişti. Canı sıkıldıkça Karadeniz’in yanına gelirdi, bilirdi Karadeniz’in onu dinleyeceğini, rahatlatacağını.

Karadeniz’in yanında dalgın dalgın yürüyordu, bir türlü kendine gelemiyordu. Kendi kendine “Neden böyle oldu?” deyip duruyordu ama ne fayda, bir türlü cevabı bulamıyordu.

Karadeniz’e karşı oturmaya karar verdi, özlemişti denizi izlemeyi, Karadeniz’in içini rahatlatmasını. Denizi izlemeye, dinlemeye, her anını yaşamaya başladı. Deniz bir şeyler mırıldanıyordu, anlamaya çalışıyordu, anlayamıyordu. Durum böyle olunca gözlerini kapatıp, kendini sessizliğe bıraktı. Tam o an yanına tanımadığı biri oturdu. O da denizi izlemeye başladı...

Denizin üstünde martılar uçuşmaya başlamıştı. Gözlerini açtı martıları izlemeye başladı. Nedendir bilinmez,martılar içini biraz daha hüzünlendirmişti. Daha da üzülmeye başladı. Yanındaki üzgün olduğunu görünce sessizliği bozdu:

- Evlat derdin nedir?
- Ben derdimi anlatsam neye yarayacak, çözümü bende değil ki. Hem zaten ben elimden geleni yaptığıma inanıyorum.

Bir kez daha daldı gözleri denize...

- Olsun evlat sen yinede söyle, belki bakarsın çözüm yolu buluruz beraber.

Gerçekten de konuşmaya ihtiyacı olduğunu fark etti, içini dökmeye başladı.

- Sorun sevgilim… O üzgün olunca ben daha çok üzülüyorum.
- Sorun nedir?
- Yıllardır başarmak istediği bir şey var. Daha önce yapmış, yine yapmak istiyor ama yapamıyor. Çalışıyor, çabalıyor olmuyor. Ben ona elimden geldiğince destek olup, moral veriyorum. Bu sefer kesin başaracaksın ve bu başarıların devamı gelecek. Başaracak diye ona o kadar çok inanıyorum ki...
- İnanıyorsun ama başaramıyor.
- Aynen öyle oluyor. Yine başaramadı. Başaramadığını görünce içim parçalanıyor. Ben ne kadar inanırsam inanayım, bazı şeyler benim elimde olmuyor. Gerisi ona kalıyor. Maalesef o da sonuna kadar geliyor ama…
Gözleri doldu, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Birkaç damla gözyaşı yanağından akmaya başladı.

- Evlat hayatta öyle şeyler oluyor ki, sen ne kadar kendini parçalarsan parçala elinden bir şey gelmez, bazı şeyler karşı tarafa bağlıdır. Sen ondan daha çok çabalarsın, ondan daha çok inanırsın fakat o başaramaz. Sonunda da sen daha çok üzülürsün. Bu gibi durumlara alış, bu sana tecrübe olsun. Senin üzülmenin bir şeye faydası olmaz, tam tersine karşı tarafa zararı olur. Her zaman senden destek alırdı, her zaman seni yanında hissederdi, zor anlarında yanına gelirdi, seninle mutlu olurdu. Sen şimdi üzülürsen nasıl senin yanına gelir? Bunu hiç düşündün mü?

Kafasını kaldırdı, gözyaşlarını sildi. Duyduklarının doğru olduğunu fark etti, kendini toparladı.

- Söylediklerin çok doğru, yardımın için teşekkür ederim. Ben hemen kendimi toparlayıp onun yanına gideyim, bana ihtiyacı vardır.

Döndü arkasını koşarak gidiyordu, muhabbet ettiği amca birden ona bağırdı:

- Bu arada evlat sevgilinin başaramadığı şey neydi, bana söylemenin bir sakıncası var mı?

Amcaya döndü, arka arka koşmaya devam ediyordu.

- Şampiyonluk…
- Yoksa sen bugünkü maçtan…

Amcanın son söylediklerini dinlemeden daha hızlı koşmaya başladı. Sevgilisi yerine koyduğu Trabzonspor’unun ona ihtiyacı vardı...

Archy

25/04/2009
21:45 civarları

Üniversite, Ömrümü Yedin..

8 Eylül 2011 Perşembe § 0

Okulu uzatmak ne büyük problem arkadaş. Saçlarım beyazları, sinir, sitres.. Benim gibi ara sıra umursamaz biri bile umursar oldu bu işi.

Bu sene az daha okulu donduruyordum, dondurmayı bırak bırakıyordum. Arkadaşlar aradılar, yalvar yakar kararımdan döndürdüler. Gerçi ben bu süreçte evdekilerin gözüne bakıyordum, "okulu bırak" demelerini bekliyordum. Ama demediler..Ben ne güzel bırakıp, açıköğretimden devam etmeyi bile göze almıştım...

Anlayacağınız bu sene de öğrenciyim. Okul ne zaman biter Allah bilir...

Sağlıcakla kalın.

Bir Tatil Daha Geride Kaldı

23 Ağustos 2011 Salı § 3



37 gün tatil yaptığım Trabzon'dan pazar günü dönmüş bulunmaktayım. Dönüş için yola çıktığımda içimi bir burukluk kapladı ki anlatamam.

Her günün dolu dolu geçtiği, aklımıza esen herşeyi yaptığımız, bol bol eğlendiğimiz, çok güldüğümüz bir tatil geride kaldı. Bir tatil böyle geçince insan dönünce etkisinden kurtulamıyor tabi. Döndüğümden beri tatildeki anıları hatırlıyıp, gülüyorum. -Acaba delilik belirtisi mi :)-

Çekildiğimiz fotoğraflara bakıyorum, fotoğraflardan bile çok eğlendiğimiz belli oluyor. Fotoğrafların yüzde 90'ında insan gibi çıkmadığımızı belli edeyim. Hatta bu duruma sonradan tatilimize katılan bir arkadaş şaşırmıştı. Çekimlerde girdiğimiz şekilden şekile haraketleri garipsemişti. Tabi tatil sonuna doğru onu da biraz kendimize benzettik :)

Bu tatil döneminde Cem Yılmaz gibi bir kaç fıkrada da oynadım. İnsanlar o kadar doğal ki, yaptıkları, verdikleri anlık tepkiler bizi gülmekten yerlere yatırdılar. O insanlardan biri de bendim. Arkadaşlar hala daha anıyorlardır beni :)

Tatil döneminde bol bol fotoğraf çektim. Prof. fotoğraf makinesi olduğu zaman affetme, affetmedim de. Yakaladığım kareleri gören arkadaşlardan çok övgü aldım. Bir tanesini paylaşayım:




Bunu da paylaştıktan sonra yazıyı bitireyim. -Yazmadan önce çok şey aklımdaydı, başladım hepsini unuttum-

Bunuyorum Galiba

5 Haziran 2011 Pazar § 0

Telefonda kimle konuşursam konuşayım, seslerini asla unutmazdım. Aradan çok uzun zaman geçse bile. Taki bu yaza kadar...

Yazın ilnevyA beni Akçakoca'daki festivale çağırmak için aramıştı. Tanıyamamıştım :( Bir utandım anlatamam. ilnevyA beni aynı durumda tanımasaydı ben söverdim, o sövmedi. Kendi tercihi.

Konuya dönersek, yarım saat önce üniversitede takıldığım arkadaşlardan bir tanesi aradı, tanıyamadım. Ciddi ciddi tanıyamadım. Hala daha nasıl tanıyamadığımı düşünüyorum..

Bunuyor muyum lan. Halbuki gencim de 10 haziranda 24 yaşıma gireceğim. Nerden çıktı bu erken yaştaki bunaklık...

Hayat Zevkim Kalmadı

19 Mayıs 2011 Perşembe § 3

Şu hayatta 2 şeyden çok eminim;

1. Trabzonspor asla şampiyon olamayacak
2. Güzel, alımlı, anlaşıylı bir sevgilim olmayacak. Gerçi ben bu kafada gidersem hiç olmayacak orası ayrı.

Bunak Hayatım

5 Mayıs 2011 Perşembe § 0

Sanırsam geleneksel bunalıma girme dönemine girmiş bulunmaktayım..
Şu an Pixies - Where Is My Mind'i dinliyorum ve bende filmin sonundaki gibi atlasam mı diye düşünüyorum..

Neden böyle sıkıcı bir durumda olduğumu kısa bir süre düşündüm, aklıma ilk gelenler; okuldaki durumum, geçmişteki pişmanlıklarım, tek düze bir hayatımın olması.

Arkadaşlara "hayatım sıkıcı, hep aynı" diye dert yanınca aldığım cevap "hep şehir dışına çıkıyorsun, nasıl sıkıcı oluyor" oluyor. Tamam en ufak fırsatta kafa dinlemek için ufak kaçamaklar yapıyorum ama yetmiyor. Daha çok kalıp daha çok gezmek daha çok eğlenmek daha çok kafa dinlemek istiyorum.

En çok da okuldaki durumumu unutmak istiyorum. Ne zaman neşeli olsam, ortamı kasıp kavursam "Okulda durum nasıl" sorusu geldiği zaman bende ne moral kalıyor, ne neşe. Sormayın şu amk sorusunu. Daralıyorum, hatırlamak istemiyorum. Zaten mezuniyeti göremeyeceğim düşüncesi sürekli kafamda gidip geliyor... (Bazen ilnevyA'nın durumunu aklıma getiriyorum moralim yerine geliyor. -Kızma len :)-)

Bu sıralar kafamı meşgul eden sorunlardan biri de eski pişmanlıklarım. Aradan geçmiş 4-5 sene hala daha arada hatırlıyorum. Bırakın ulan yakamı. Kabul öküzlüğün zirvesine çıkıp bayrak diktim o dönemde ama şimdi öyle değilim. Niye durduk yere aklıma geliyor bu anılar.. Ben önüme bakmakta, geçmişi geçmişte bırakmakta direniyorum, anılar da beni bırakmamata direniyor. Bakalım hangimiz kazanacak.

Bazen kendi kendime düşünüyorum, bütün herkes ben gibi de sadece ben mi halimden şikayet ediyorum?

Digitürk Sana Ne Kadar Koysam Az

6 Nisan 2011 Çarşamba § 0

Blogger'i engelelttiniz için size çok pis sövdüm, bilesiniz.
Lan 2-3 blog maç yayını yapıyor diye komple site mi kapattırılır? Sizin anlayışınıza, düşünce yapınıza koyayım.

Neyse fazla sövmeden yazıyı bitireyim.

Bu arada blogger'in açık olduğunu bir arkadaşım sayesinde öğrendim, Allah razı olsun. Malum son zamanlarda nete fazla giremediğim için takip edemiyordum.

Teşekkürler ilnevyA!

3 Mart 2011 Perşembe § 3

Kanka (ilnevyA) sen olmasan ben bu blog camiasında ne yapardım bilmiyorum. Gerçi sen olmasan blog camiasına hiç girmemiş olurdum orası ayrı.

Yazı yazarım, başlık bulursun. Yazacak konu bulamam, konu bulursun. Yazım hatalarım denetlersin. Yazıların yazımı ile ilgili fikir bile verirsin.

Blog nikimi sen seçtin (o gün ne gülmüştük be), profil fotoğrafım için fikir verdin. Bloguma tema bile seçtin.

Senin hakkın ödenmez lan. Bir de Pes'de her maç seni yenebilsem süper olacak..

Alt'ın Üst Olması

17 Şubat 2011 Perşembe § 0

Bugün öğrendim ki benden sonra üni'ye giren arkadaşım benden önce mezun oluyor. Psikolojim nasıl bozuldu bir bilseniz. Okula, derslere söve söve bir hal oldum.

Korkuyorum ki kardeşim de üni'ye girip benden önce mezun olacak.

Bu konuda çok yazmak istiyorum fakat burada kessem iyi olacak. Yoksa güzel Türkçe'mizin naçizane örneklerini sıralamaya başlayacağım...

Ah Şu Eski Zamanlar

9 Şubat 2011 Çarşamba § 0

Dün bir arkadaşımla telefonda konuşurken bana şöyle bir soru sordu "Oturduğun mahallede dışarıda oynayan çocuk gördün mü?" Odamın penceresinden dışarıya baktım, hiç çocuk sesi gelmiyordu.

Halbuki bizim zamanımızda böyle miydi? Okuldan gelip dışarıya çıkmak için can atardım. Mahallede maç yapmaya, arkadaşlarla muhabbet etmeye, avare avare gezmeye, akla gelen mantıklı/mantıksız her fikri uygulamaya bayılırdık. Hele ki akşam karanlığında saklambaç oynamak bir başkaydı.

Mahalledeki çoğu insanı tanırdım. Muhabbetim olsun olmasın kimin nerede oturduğunu bilirdim. Arkadaşların annelerinin gün içinde mahalledeki tüm çocukları yemeğe çağırdığı olurdu. Utana sıkıla gidilen yemekler, üstündeki utangaçlık atıldıktan sonra eğlenceye dönerdi.

Daha çocuk yaşımızda arkadaşın bana "annenden para al sinemaya gidelim" dediğini hatırlıyorum. Filmi bile hatırlıyorum, Oyuncak Hikayesi 2'ydi.

Ya yaptığımız mahalle maçlarına ne demeli?

Mahalledeki çocuklarla bir aradayken birisi koşarak ve bağırarak gelir "heyyy arka mahalle caminin önünde maç yapalım diyor, haydi gidelim" hemen koşarak caminin önüne gidilmeye başlanır. Tabi bu arada kaleci kim olacak kavgası, ilerde kim olacak kavgası yapılır. Rakip takımla karşılaşılınca son maçta galip gelindiyse o yüzlerine vurulur. Eğer son maçta mağlup olunmuşsa eski farklı galibiyetler hatırlatılarak durum eşitlenmeye çalışılır.

Muhabbetten sonra maça geçilir. önce topla kimin başlayacağını seçilmek için "yaş mı kuru mu" yapılır. top seçildikten sonra maça başlanır. Maç içinde hakem olmadığından yapılan fauller dünyada eşi benzeri olunmayacak şekilde müzakere ile çözüme ulaştırılır. Atılan gollerin en büyük tartışması kale ağları olmadığından kalecinin belini veya boyunu geçti tartışması olur. İki taraf dünyanın en büyük meselesi gibi birbirini ikna etmeye çalışır. Gerçi nasıl büyük mesele olmasın o yaşlarda rakip mahalleye gol atmanın zevki hiç birşeye değişilmeyecek 3-4 şeyden biriydi.
Maç bittikten sonra kazanan mahalle kendi içinde galibiyeti kutlar, kaybeden mahalle de kimin hataları yüzünden kaybedildiyse o kişiyi suçlar.

Şimdiki çocuklar bunları yapmayarak çok şey kaybediyor...

Artık Yazamıyorun

26 Ocak 2011 Çarşamba § 0

Son 1 aydır bloga yazmak istediğim halde yazamıyorum...

Konu bulamıyorum, bulduğum zaman yazıya dökemiyorum..
Bakalım ne zamana kadar bu durum devam edecek..