Archive for 2010

Rüyamda Evleniyordum!

10 Aralık 2010 Cuma § 0

Geçenlerde rüyamda kendimi evlilik hazırlığı yaparken buldum. Hem de hiç istememe rağmen...

Neden, niçin bilmiyorum ama ailem özellikle annem beni evlendiriyordu. Tanımadığım etmediğim bir kızla. Kızı hayatta hiç görmemişim. İşin garibi rüyamdaki hayatta da hiç görmemişim. Bizim hazırlıklar gittikçe hızlanıyor, damatlık beğeniliyor. O sıralar bende ki psikoloji de gitgide çöküyor, kalbim kriz geçirme moduna giriyordu.

Bütün hazırlıklar tamamlandı geldi çattı nikah günü. Hani bir gelin istemediği biriyle zorla evlendirilirken, damat almadan önce odasında tek başına kara kara düşünüyor ya işte benim rüyamda bu durum tam tersiydi. Gelini almaya gitmeden önce odamda kara kara düşünüyorum "Ben şimdi ne yapacağım?" "Evliliğe hazır değilim" diye.. Ben bunları düşünürken tam gelini almaya gideceğimizi haber verecek olan kişi kapıyı çalar ve birden mucize gerçekleşir. Ben uyanırım!

O uyanma anındaki rahatlama hissimi burada kelimelere dökerek anlatamam. O ne güzel duyguydu öyle. Uyandığımda fark ettim ki kalbim hızlıca çarpıyordu. Belli ki o da hazır değildi evliliğe :)

Şoku atlatıp kendime geldiğimde içimden "Allah'ım çok şükür rüyaymış" derken buldum kendimi...

Çok şükür de rüyaymış. Gerçek olsaydı ben kalpten giderdim herhalde :)

Çocukluk Anıları

4 Aralık 2010 Cumartesi § 3

Çocukken o kadar yaramazmışım ki annem hala daha o günleri yad ederken iç geçirir. Hazır kankamız thebiglebowski mimlemiş bizi anlatmaya başlayayım. Yalnız ben anıları ilkokul öncesiyle kısıtlı tutmayacağım.

Bir gün annem bana para verdi "Al şu parayı git fırından hamur al, kızartıp yiyelim" dedi. Tamam diyip koyuldum yola. Fırın 5-10 dk'lık mesafedeydi. Ben kendi halime yürüyerek giderken aniden rüzgar çıktı. Rüzgar çok sert esiyor, arada 3-4 sn'liğine durulup yeniden esmeye başlıyor. Benim aklıma "Parayı yere koyayım rüzgar uçurtsun bende yakalayayım" fikri geldi. Parayı yere koydum, rüzgar esti ama ben babayı yakaladım. Para direk dikenliklerin arasına girdi, oraya da girmek imkansız. Aklımdan "Olum Asi şimdi miki yedin" gibi düşünceler geçerken kafamın üstünde aniden ampul belirdi. Gittim bizim bakkala "Annem sendne şu kadar borç istiyor, yarın verecekmiş" dedim. Aldım parayı doğru fırına. Hamuru alıp anneme verdim. Ertesi gün bakkal beni sokakta oynarken gördü "Annen borcu verdi mi?" diye sordu. Bende hemen "Oğluna verdim" diyip yırttım durumdan.
Lan daha ilkokula bile gitmeden nasıl düşünmüşüm bunu hayretler ediyorum kendime..

Annemle dışarı çıkmışız, misafirliğe mi pazara mı ne gidiyoruz. Ben önden yürüyorum. Yolun ortasında bulunan rögar kapağını gördüğüm gibi üstüne basıp geçtim. Bir yandan yürüyorum bir yandan da annem basacak mı diye arkama basıyorum. Annem basmadan geçti. Ben "niye basmadın, git bas" diye tuturdum. Annem de çocuk inadı geçer diye düşünmüş olacak ki yürümeye devam etti. Ben başladım bağırıp, çağırıp ağlamaya. Kendimi yerlere atıyorum "neden basmadın, git bas" diye. Zavallı annem baktı ki ben durulmayacağım o kadar yolu tekrar geri dönüp, basıp, yoluna devam etti.
Şimdi bunları yeniden gözümün önüne getirdim de gülmekten az daha sandalyeden düşüyordum :))

Sokakta oynamayı çok seven biriydim. Anne zoruyla eve girerdim. Günlerden bir gün yine çıktım dışarı. Nerden aklıma estiyse amcamlara gitmek aklıma gelmiş. Arada da bir dünya yol var yani. Ben yürüye yürüye amcamlara gittim. Kapıyı çaldım içeri girdim. Yengem beni görünce şok içine giriyor. "Senin ne işin var burda" diyor. Nasıl demesin bunu? Daha ilkokula gitmeyen biri o kadar yolu tek başına yürüyerek gelmiş. Hemen annemi arıyor, annem de meraktan her yerde beni arıyormuş o sıra. Yenem telefonu bana veriyor ve benim söylediğim ilk şey "Anne merak etme kenariyeden geldim" Sonrasında ise anneme teslim ediliyorum.

Hani dedim ya ben sokakta oynamayı çok seviyorum diye, bazı günler sabahın köründe dışarı çıkarmışım. Üst baş değiştirme de yok. Direk pijamalarımda dışarı.. Hatırladığım kadarıyla böyle dışarı çıktığım günlerden birinde mahalleden bir abla beni görüp yanıma gelmiş. Bu saatte burada ne işin var gibi.
Şimdi aklıma geldi de hadi ben çocuk aklıma o saatte dışarı çıktım. Senin ne işin vardı o saatte dışarıda?

Vee sıra geldi en bomba anıma. Bu anı ilk okul 1'deyken geçiyor..
Ramazan ayındayız ve mahallenin davulcuyu sınıftaki en samimi arkadaşımın dedesi. Bir gün bana "Asi yarın davul çalarken çık dışarı, ben dedemle geziyorum sende gelirsin bizle" dedi. Hiç düşünmeden "tamam" dedim. Gece davul çalarken kendiliğimden uyandım, aklıma hemen arkadaşın dedikleri geldi. Hiç zaman kaybetmeden üstümü değiştirip apartmana attım kendimi. Tam apartman kapısını açıp dışarı çıkacaktım ki aklıma "Ya dışarıda ayılar varsa ve beni yerse" geldi. İçimi korku kapladı çık dışarı çıkabilirsen.. Biraz düşündükten sonra anlaşıldığı üzere götüm yemediğinden eve döndüm.
Ulen bende de ne hayal gücü varmış. Şehrin ortasında ayının ne işi var aq :D

Şimdilik bu kadar anı yeter. Devamını daha sonra yazarım :)

Bende ilnevyA'yi mimliyorum. Maksat değişiklik olsun :)

İnanılır Gibi Değil!

3 Aralık 2010 Cuma § 0

Ben sabaha kadar ders çalıştım. Bunu yazarken bile inanamayıp "acaba o ders çalışan ben miydim?" diyorum kendi kendime. Bunda ne var demeyin, önceki yazıların birinde yazdığım gibi ben bir sınav için uykumdan feragat etmezdim.

Çok yoruldum, iyi de çalıştım ama değdi gibi. Sabah okula giderken uykusuzluktan yürüyecek, düşünecek halim yoktu ama sınav kağıtları önüme gelince aniden bir dinçlik hissettim. Sınav bitiminde sınavın iyi geçmesinden olacak ki ne uykum kalmıştı ne de yorgunluk.

Sabaha kadar ders çalışmayı çok sevdim diğer dersler için de uygulamayı düşünüyorum :)

Boşluktayım Sanki

27 Kasım 2010 Cumartesi § 1

Günlerimde büyük bir boşluk var gibi..

Canım çok sıkılıyor, birşeylerle uğraşmaya üşeniyorum.
İçimden bir ses ders çalış diyor, diğer bir ses siktir et diyor.
Dışarıya çıkıp dolanmak istiyorum, tam hazırlanma moduna giriyorum "boşuna kendini yorma" diyip oturuyorum.
Evde hep nete girmekten bıktım. Bilgisayar başından kalktığımda 5 dk. sonra yine oturmak istiyorum.
Kuzenlerin yanına gidiyorum, bir müddet sonra canım sıkılıyor.
Film izlemek istiyorum, tüm arşivi kardeşim sildiği için izleyemiyorum. Netten de indirmeye üşeniyorum.
Takip ettiğim dizileri izlemeye üşeniyorum.
Takip ettiğim animeleri nedense izlemek istemiyorum.
Birilerile muhabbet etmek istiyorum, muhabbet edecek kimse yok.
Bu şehirden uzaklaşıp, kafamı dinlemek istiyorum. İmkansız.
Tv izlemek sıkıcı geliyor.
İddaa oynamak istiyorum, nasılsa tutmuyor diye vazgeçiyorum.
Oynadığım online oyunlar bıkkınlık vermeye başladı.
Fm bile oynayasım gelmiyor.
Birşeyler paylaşabileceğim, yaşayacağım kız arkadaşım yok.
Uyuyayım diyorum, saçma sapan kabuslar görüyorum.
Rahatlayayım diye Pink Floyd dinliyorum. Nedense daha çok karamsar oluyorum.
Vs Vs...

Ölüyor muyum lan?

Mimlenmişim Haberim Yok!

26 Kasım 2010 Cuma § 1

ilnevyA beni mimlemiş. Lan mimlemeden önce insan mimin ne olduğunu anlatır! 2 saat bu ne diye araştırma yaptım..


Bu mimleme işini gördüğünüz gibi mimleyenden öğrendiğimize göre soruları cevaplamaya başlayabilirim:

1.En sevdiğiniz kelime:
Oyy -uuiiyyy- nenem..

2.Nefret ettiğiniz kelime:
Düşünmeme rağmen aklıma gelmedi.

3.Ne sizi heyecanlandırır.
Arabanın hız limitlerini zorlamak.

4.Heyecanınızı ne öldürür:
Son sürat giden arabayla kaza yapmak.

5. En sevdiğiniz ses
Tulum, hızlı çalan kemençe ve sevdiğim kişinin sesi.

6..Nefret ettiğiniz ses:
Telefonun titrerken çıkardığı ses -Telefonum 7/24 sessizde olur-

7.Hangi mesleği yapmak istemezsiniz:
Jinekolog doktor. xD

8.Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz:
ilnevyA gibi horon oynayabilme yeteneğimin olmasını isterdim.

9.Kendiniz olmak istemeseydiniz kim olmak isterdiniz:
Newton ve Albert Einstein. O kadar karmaşık şeyleri çözümlemeyip öğrencilerin üni'lerde sürünmesini engellerdim.


10.Nerde yaşamak isterdiniz;
Trabzon, İstanbul, Barcelona, Akçakoca.

11.En önemli kusurunuz:
Bazen çenem çok düşünüyor..

12.Size en fazla keyif veren kötü huylarınız:
Bir duruma, bir olaya sövmek. İnsan rahatlıyor lan!

13.Kahramanınız kim:
Alucard.. Yok yok Zaraki Kenpachi. Yok lan Alexander Supertramp. Kararsız kaldım lan! 3'ü de kahramanım diyip olayı tatlıya bağlayayım.

14.En çok kullandığınız kötü kelime:
Amk.

15.Şu anki ruh haliniz:
Çok uykum var.

16.Hayat felsefenizi hangi slogan özetler:
Herşeyin bir nedeni vardır.

17.Mutluluk rüyanız:
Hiç bir sorumluluğum olmadan istediğim yere istediğim zaman gidebilmek. Sorumsuzca arkadaşlarımla gezip, eğlenmek.

18.Sizce mutsuzluğun tanımı:
Yanlızlıktan bitap düşüp kendi kendine zaman geçirmeye çalışmak.

19.Nasıl ölmek isterdiniz
Alexander Supertramp veya sevdiği kişiler yanındayken ölmek isterdim herhalde.

20.Öldüğünüz zaman cennete giderseniz Allah'ın size ne söylemesini isterdiniz:
Önce bir gideyim de birşey demese de olur...


*
Ben kimseyi mimlemiyorum. Şimdi birini mimlerim, o da mimlemenin ne olduğunu bilmez, bol bol bana söver felan. Durup dururken kendimize sövdürtmeyelim!..

Otobanın Ortasında Benzin Biterse..

25 Kasım 2010 Perşembe § 0

Gecenin 3'ünde otobanın ortasında arabanızın benzini biterse nasıl hissedersiniz? O an neler hissedileceğini bizzat yaşadım. İnşallah sizler o hisseri yaşamazsınız...

2009 yazında İstanbul'a arkadaşın yanına gitmiştim. 10 gün boyunda İstanbul'un altını üstüne getirdim, muhabbetlerini özlediğim arkadaşları ziyaret ettim. -Bunlardan biri thebiglebowski'ydi. Bu 10 gün içerisinde çok eğlenmiş olacağım ki dönüşte resmen eziyet çektim..

Dönüş biletimi alacağım gün kaldığım arkadaşın amcası arkadaşı ziyarete gelmişti. Arkadaş bana "amcam bu akşam evine gidecek. İstersen otobüsle gitme, amcamla git" dedi. Arabayla gitmek hem rahat hem de hızlı olacağı için kabul ettim. O gün iyi bir yemek yedikten ve kız kulesi manzarasında çaylarımızı içtikten sonra yola çıktık. -Şimdi düşününce çıkmak olaydık diyorum..-

Arabada arkadaşın kuzeni de vardı. Üçümüz gayet güzel muhabbet ederken arabanın benzin ışığı yandı. Amca bize bakıp "Benzin ışığı yandı birazdan benzin alırız" dedi. Yeğeni de " Amca babamla başınıza geldiği gibi arabanın benzini bitmesin mi?" dedi. Epey üldük buna. Gülmekte de haklıydık otobanda o kadar benzin istasyonu var, benzin almamak mümkün mü?

Biz hızla yola devam ederken sırayla benzin istasyonları beliriyordu üşendiğimizden "Bir sonrakindan alalım" dedik. Sırayla istasyonları geçiyorduk bir yandan da arkadaşın kuzeni amcasıyla babasına olduğu gibi bize de olmasın diyip gülüyordu. Yolda son sürat giderken bir benzinci daha belirdi, biz yine sonrakinden alalım dedik ve asrın hatalarından birini yapmış olduk. Benzinciyi hızla geçtikten sonra araba teklemeye başladı. Sağa çekip yeniden çalıştırıp devam ettik. Bir kaç tekleme daha yaptı,.. Görünürlerde benzinci yok.. 30-40 km araba tekliy etekliye gititk. En sonunda benzin istasyonuna 5 km tabelasını gördük. Atalarımızın "Dereyi görmeden paçaları sıvama" sözünü unutup sevindirik olduk..

Araba iyice güçten düşmeye başladı bize dua ediyoruz "Allah'ın benzinciye kadar gidelim" diye.. Dualarımız kabul olmadı ve benzin istasyonuna 1300m var tabelasının tam önünde araba durdu. Arabayı çalıştırmayı deniyoruz deniyoruz çalışmıyor. İnat etti önündeki benzinciye kadar gitmeyecek. Arkadaşın kuzeni ile arabadan indik benzinciye kadar yürüyüp benzin alıp dönelim dedik. Elimizde var 2,5 lt kola şişesi.

Biz yandan yürüyorum bir yandan da otostop çekiyorum. Kimse durmuyor. -Alayına sövdüm- Yarım saat içinde benzini alıp geri döndük. Benzini depoya boşalttık ama araba yine çalışmıyor. Servisi aradık. Konuştuğumuz kişiye derdimizi anlattıktan sonra demez mi "Araba çalışması için en az 6-7 lt benzin olması lazım". Yüzümüzde bir ifade vardı görmeniz lazımdı. Bir yandan benzinciye bakıyorum bir yandan da arabaya...

Bu sefer benzin almaya gideceğimize arabayı isterek götürelim dedik. 40-45 dk'da benzinciye vardık. Ben kendimi direk arabanın içine açtım. Başımın altına bir yastık koydum, plaj havlumu da üstüme battaniye niyetine serdim..

Depo doldu, arabayı çalıştırmayı denediler, araba yine çalışmadı. Hava yapmış. Uğraş uğraş çalışmıyor. Havayı amaya çalışıyorlar yine olmuyor. En sonunda servisi aradık servis gelip yaptı...

Ben arabanın içinde yatarken babam aradı "Kardeşin yolda olduğunu söyledi, geliyor musun?" "Geliyorum ama siz yatın" dedim. Bunu neden yazdın derseniz evdekiler döneceğimi bilmiyordular. Sadece kardeşime demiştim o da gece kapıyı açsın diye. Gece kardeşim beni beklerken babam yat demiş, bu yatmam demiş. Tartışmaya başlamışlar onun üzerine kardeşim "abin geliyor" demiş. Babam da inanmayıp beni aramış..

Eve vardığımda saat 07:00-07:30 arası birşeydi. Yorgunluktan bitap düşmüştüm. Sanki o kadar yolu arabayla değil de yürüyerek gelmiştim..

Siz siz olun sakın benzin almaya üşenmeyin. Yoksa bizim gibi sürünürsünüz..

3. Sınıfa "Vize" Almaya Çalışmak

21 Kasım 2010 Pazar § 0

1 senesi hazırlık olmak üzere üniversite hayatımın 5. yılındayım...

Normal şartlar altında 4. sınıf olmam gerekirken hala daha 2. sınıf gibi görünmek koyuyor bana. Kendi eden kedi bulur gibi bir deyimimiz olsa da insan kendi etti başkası bulsun diyor.
Okulda hala daha 1. sınıftan 1-2 dersle uğraşmak ve bu amk dersleri yüzünden 3. sınıf olamamak insanı psikolojik olarak çökertiyor.

Her sene dönemlere "bu sene bu dersleri vereceğim" gazıyla giriyorum, önce derslere girmemeye başlıyorum vize dönemi geldiği zaman da "siktir et 2. vizede iyi not alıp onunla finale" girerim prensibini kabulleniyorum. Bu nasıl mantıktır arkadaş. Kendi kendime böyle bir mantık kurduğum halde bu mantığı çözmüş değilim..

Okulda arkadaşlar vizelerimi benden çok düşünür. Bu dediğim şaka değil. Arkadaşlar ciddi ciddi dersleri geçeyim diye sınav tarihlerini söylerler, bana not ayarlarlar, çalıştırırlarlar. Hele bir tanesi var benden hatta kendinden çok bana dua ediyor artık şu dersleri verip kurtulayım diye. Bu amk dersleri benden kurtulmak istemiyor orası ayrı..

Aslında ben böyle yakınmaya ara verip bu hale nasıl düştüğümü direk anlatayım size. Orası daha çok bana sövmenizi sağlar..

Yıllardan 2007.. Ben üni'de 1. sınıfım. Ne dersleri ne hayatı umursuyorum. Evden okula, okuldan eve geçen hayat var. Boş zamanlarda nete girer, kalan zamanda da uyuyan bir tiptim. Tabi böyle salakça olmamın bir sebebi vardı. Üni'yi kazanmadan önce bir kıza aşık olmuştum. Benim salaklığıma kız beni siktir etmişti. Ben de üni zamanı bu kızı peşinde koşmaktan umutsuz vaka olmuştum. Vize/final zamanları geldiği zaman "amann gelecek sene veririm dersleri" diyip hiç çalışmamıştım. Böyle bir hata yapmam üni hayatımın kırılma noktası oldu. Bu hatayı 2. sınıf sonunda fark etsem de iş işten geçmiş 1-3 olmuştum..

3. sene dersleri umursamaya başladım. Derslere girip, düzensiz notlar tutardım. Vize zamanı önce kendim çalışıp arkadaşlara anlatırdım. Ders anlatmam çok iyidir. Bir derse/konuya hakimsem anlattığım kişi çok iyi anlar.

Güz dönemi vize zamanı bir arkadaşı bütün derslere çok iyi çalıştırdım. O vize dönemine çok umutlu girmiştim... Vize dönemi bittiğinde benim moraller bozuk, arkadaş zevkten dört köşe. Nasıl zevkten dört köşe olmasın ki? Bütün vizeleri 70 üstü, benim ise 70 aldığım vize yok. Bana aynen şunu demişti "Asi, final döneminde de senden bu performansı bekliyorum". Siktir git diyip kovmuştum yanımdam. Hee bir de arkadaşı çalıştırırken anlattığım soruların aynılarının da sınavlarda çıkıp onun yapıp benim yapamadığımı da belirteyim. Bu amk sınavlarında bana birşey oluyor bildiğim soruları da yapamıyorum...

3. sene de böyle çalışıp dersleri geçemeyince bir kez daha 1-3 oldum. Bir kez daha 3. sınıfa vize alamamış oldum..

Aslında çok zekiyimdir. Tabi üni hayatında derslere çalışmak dersleri geçirttirdiği için bizim zekilik bir işe yaramıyor. İşe yarasa süper olurdu, yan gelip yatıp bütün dersleri geçerdim :)

Bir gün arkadaşlar ders çalışmak için toplanmış. Bende onların yanına gittim. Eve girer girmez bulundukları odadaki yatağa kendimi atıp, başladım yatmaya. Tam dalıp gideceğim, bunlar sınavın en yüksek puanlı sorusunun çıkacağı soru tipinde başladılar tarışmaya. "Yok orası öyle olacak, yok burası böyle.." Uyku modunun bölünmesi kızgınlıgıyla bir kalktım bunları susturdum, o konuya hiç çalışmadığım halde bunlara o sorunun mantığını çok sade, unutamayacakları şekilde anlattım. Hepsi de anladı. Ben tekrar yatma moduna geçtim.. Ertesi gün ise soruları onlar yaptılar bende beklenildiği gibi kaldım.. -Amk konuları biliyorsun çalışıp geçsene sınavı-

Yine bir gün okulun kolidorlarında arkadaşlarla muhabbet ediyoruz. Branşında okuldaki hatta ülkedeki en taşşaklı hocalarından olan bir hocamız beni orda görüp yanıma geldi. Elini omzuma attı ve aynen şunu dedi "Asi bu dersi ne zaman vereceksin?" Ben şok içindeyim. Beni şok içinde bırakan hocanın böyle birşey demesi değil, öğrencilerle dışarıda pek muhattap olmayan bir hocanın yanıma gelip böyle birşey demesi..

Araya bir kaç üni anısını sıkıştırdıktan sonra yazıyı bitireyim derken aklıma üni. hayatımdaki 5 sene içerisinde olmama rağmen hiç sıçtın mavisini görmediğim geldi. Son 2 senedir mutlaka geçmem gereken dersler olduğu halde hiç sabahlayıp bu rengi görmek nasip olmadı. Bunun sebebi bana göre hangi koşul olursa olsun uykumdan feragat etmeyecek olmam..

Bu kadar şey yazdıktan şunu farkettim. Derslerden kalmamın sebebi tembel olmam. Bir türlü sınavlara hakkını vererek çalışamam.. İnşallah bu sene vize dönemide iyi çalışırım..

Kalın sağlıcakla.



Not: Sonuç bölümünü bir türlü becerip oluşturamadım. Kusuruma bakmayın..

İskambil Kağıtları Benden Ne İstiyor?

16 Kasım 2010 Salı § 0



İskambil kağıtlarıyla oynanan oyunlarda benim kadar şanssız benim kadar uğursuz adam yoktur herhalde.

Üni.'de arkadaşlarla sınav dönemleri haricinde hemen hemen her gün ihale veya pis 7'li oynarız. Oynarız ama ben genelde 4.'yü tamamlıyor gibi oluyorum!

Yahu bir insan da hiç mi şans olmaz? Koz seçme bana geldiği zaman en berbat el gelir, başkasındayken en süper el gelir. Durum böyle olunca gel de batma! Sonra da neden her akşam Asi bulaşık yıkıyor denir! Bilmezler ki bende şans olmadığını...

Bir gün 4 arkadaş 2 desteli pis 7'li oynuyoruz. Ben joker attım yanımdaki 10 çeksin diye ama o da ne! Yanımdaki de joker attı, onun yanındaki de attı, öteki de attı. Jokerler bende patlamaz mı? Nasıl sövüyorum bir görseniz... O kadar kağıt çektim ki artık elime sığmıyordu kağıtlar..

Geçenlerde arkadaşlarla ihale oynamaya gittik. Ben yancıydım. Yanımdaki arkadaş kağıt dağıtırken ben onun kağıtlarını düzenliyordum. 1-2 kez kötü kağıt gelince "AsiKuzeyli sen daha kağıtlara değme" dedi. Ben değmeye çalışıyorum o zorla saklıyor derken 2 kağıdına değdim. İkisi de 2 çıkmaz mı. Rastlantıdır dedim, bir dahaki seferi bekledim. Yine zar zor bir kağıda değdim o da 2 çıkmaz mı. İçimden yok artık LeBron James diyerek daha kağıtlara değmeme kararı aldım ama vazgeçmem uzun sürmedi. Başka arkadaşınkine değeyim dedim o da 2 çıktı. Bunun üzerine az daha yancılıktan kovuluyordum...

Netten king oynarım geceleri. El süper gidirken hiç ummadık yerlerden ummadık sayıları yiyorum. Gel de sövme...

Bu kağıtların benle alıp veremediği var ama hadi hayırlısı...

Bayramınız Mübarek Olsun

§ 0


Tüm İslam aleminin kurban bayramı mübarek olsun. Hep berabernice bayramlar görelim emi :)

*

Kurban bayramından söz etmişken kurban kesilirken hiç bakamadığımı yazayım da ilginç birşey okumuş olun bu vesile ile.

Kurban kesilirken bakamamamın sebebi galiba, birazıcık, az çok -Türkçe'yi katlettim- kan tutuyor. Bir yerde çok kan olduğu zaman bakamıyorum. Kendimden geçiyor gibi oluyorum. Tabi her bayram kurban kesimine yardım etmedğim için babamdan bir dünya fırça yiyorum orası ayrı...

Fazla uzatmadan bayramınızı iyi geçirmenizi dileyip bu saçmaladığım yazıyı bitireyim.
Hepinize iyi bayramlar.

Erkekler Ve Küfür

11 Kasım 2010 Perşembe § 2

İlk Yazı'da küfür konusuna değinirken aklıma bu konu geldi. Yazmazsam olmaz..

*

Can Yücel ne demişti küfür hakkında: "
Küfür, burjuvazinin ağzında bir lağım çukurudur. Küfür, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir."

Gerçekten de böyle midir? Türk insanı özellikle erkekleri çok küfür eder. En çok da "koyarlar". Çok küfür etmemizin sebebi rahatlamak mı, yoksa çevrenin etkisinden ağız alışkanlığı mıdır? Bence her ikisi de.

Küfür etmek küçüklükten gelen alışkanlık olmuş durumda. Kendimi düşünüyorum da küçükkem amma da küfür ediyormuşum. Hatta bir gün arkadaşla küfürleşirken sıra ona geçtiğinde sağlam sövmüştü, annem duymuştu annesine şikayet etmişti :) Arkadaşlarla dışarıda oynadığımız günler küfürlerle geçiyorken bir gün kendi kendime "Çok küfür ediyorsun Asi, buna dur demen lazım" dediğimi hatırlıyorum. Bunu uyguladığımı da. O karardan beridir dışarıda pek küfür etmem. Kendi kendime kaldığımda ise çok söverim :)

Küfür edilirken olan annelere ve ebelere oluyor. Düşünsenize 9 ay çilelere katlanıp dünyaya bir insan getiriyorsunuz, yaptığı hatalardan dolayı size bin bir çeşit küfür ediliyor. Çok kötü bir durum. İnsanımızın buna dikkat edip küfür ederken direk küfür ettiği kişiye küfür etmesi lazım. Annelerimizin, ebelerimizin suçu ne? Hiç küfür etmemeleri lazım diye direk uyarı yapmam lazımdı ama buna kimse uymayacağı için boşuna nefes harcamaya gerek yok.

Yukarıda dediğim gibi dışarıda pek küfür etmem. Özellikle bulunduğum ortamda bayan varsa kesinlikle etmem. Bugüne kadar 2 kez bayanın yanında küfür ettim. İkincisinde yerin dibine girmiştim. Hatırladıkça utanırım.. Ama gelin görün ki arkadaş ortamı olursa kim tutar beni. Daha doğrusu bizi :) Küfür artık arkadaş ortamında birbirimizi sevdiğimizi gösteren hitap şekli olmuş farkımızda olmadan. Arkadaşların evine giriyorum daha kapıyı açar açmaz başlıyoruz birbirimize sövmeye. Çok severiz birbirimizi hem de çok :)

Bir gün bu arkadaşlara dedim ki "Çok küfür ediyoruz, buna dur demek lazım. Her küfür ettiğimizde bulunduğumuz ortamda bulunan tüm tanıdıklarımıza çay ısmarlayacağız" herkes kabul etti. Gelin görün ki uygulama 3. günü bile tamamlayamadı. Arkadaşlardan biri o kadar bunaldı ki parasıyla değil mi diyip içindekileri bir bir dökmüştü...

Madem küfürlü anılara başladım maç izlerken olanları anlatmazsam olmaz. Bizim apartman komple aynı takımı tutar. Tuttuğumuz takımın maçı olduğu zaman maç saattinde hangi daireye girersem gireyim kesin maç izleniyordur. Ben de genellikle amcamlara giderim. Bir gün orda maç izliyorum takım kötü. Kuzen babasının yanında sövemiyor pek. Bana dedi ki gel size geçelim. Bizde de babam tekti. Daha tv karşısına geçtik ki kim tutar benim kuzeni. Başladılar babamla karşılıklı sövmeye. O hakemin yerinde olmak istemezdim o gün..

Bir gün de bir taksiye binmiştik. Adamın 2 kelimesinden biri "koymak"tı. İndikten sonra arkadaşlardan birine dönüp "Senden de beteri varmış" demiştim. Bunu deme sebebim ise arkadaş da çok fazla "koyar"dı. Hala daha "koyuyor" orası ayrı..

Anılara fazla dalmadan konuyu toparlamaya çalışayım. Küfür etmek artık erkeklerin bir parçası olmuş gibi birşey. Nasıl bir kıza "Seni Seviyorum" diyorsalar bir başkasına da "A.. koyayım" diyorlar.

Küfür etmek bazen bizleri çok rahatlasa da abartmamak lazım. Hatta hiç etmemek lazım :)

İlk Yazı

§ 0

Merhaba blog severler.

Blog okumayı seven biri olarak bende blogda yazmaya karar verdim. Aslında bu benim ikinci karar verişim. Daha önce de karar verip bir blog açmıştım ama onda yazmayı becerememiştim. Yazdığım 4-5 yazı vardı onlar da saçma sapan olmuştu. Burada saçmalamamaya özen göstereceğim. Bundan emin olabilirsiniz :)

Çok iyi yazamam. Yani sizler gibi edebiyatı paramparça edemem. Artık kendi halimce cümleler kurup, kendimi geliştire geliştire yazıp çizeceğim.

Yazılar küfürlü olabilir. Kafamı dağıtmak, içimi dökmek için blog tutacağımdan küfürlü yazmak iyi gelebilir :)

Neyse bu yazıyı saçmalamadan bitirmek lazım :)