Çocukluk Anıları

4 Aralık 2010 Cumartesi § 3

Çocukken o kadar yaramazmışım ki annem hala daha o günleri yad ederken iç geçirir. Hazır kankamız thebiglebowski mimlemiş bizi anlatmaya başlayayım. Yalnız ben anıları ilkokul öncesiyle kısıtlı tutmayacağım.

Bir gün annem bana para verdi "Al şu parayı git fırından hamur al, kızartıp yiyelim" dedi. Tamam diyip koyuldum yola. Fırın 5-10 dk'lık mesafedeydi. Ben kendi halime yürüyerek giderken aniden rüzgar çıktı. Rüzgar çok sert esiyor, arada 3-4 sn'liğine durulup yeniden esmeye başlıyor. Benim aklıma "Parayı yere koyayım rüzgar uçurtsun bende yakalayayım" fikri geldi. Parayı yere koydum, rüzgar esti ama ben babayı yakaladım. Para direk dikenliklerin arasına girdi, oraya da girmek imkansız. Aklımdan "Olum Asi şimdi miki yedin" gibi düşünceler geçerken kafamın üstünde aniden ampul belirdi. Gittim bizim bakkala "Annem sendne şu kadar borç istiyor, yarın verecekmiş" dedim. Aldım parayı doğru fırına. Hamuru alıp anneme verdim. Ertesi gün bakkal beni sokakta oynarken gördü "Annen borcu verdi mi?" diye sordu. Bende hemen "Oğluna verdim" diyip yırttım durumdan.
Lan daha ilkokula bile gitmeden nasıl düşünmüşüm bunu hayretler ediyorum kendime..

Annemle dışarı çıkmışız, misafirliğe mi pazara mı ne gidiyoruz. Ben önden yürüyorum. Yolun ortasında bulunan rögar kapağını gördüğüm gibi üstüne basıp geçtim. Bir yandan yürüyorum bir yandan da annem basacak mı diye arkama basıyorum. Annem basmadan geçti. Ben "niye basmadın, git bas" diye tuturdum. Annem de çocuk inadı geçer diye düşünmüş olacak ki yürümeye devam etti. Ben başladım bağırıp, çağırıp ağlamaya. Kendimi yerlere atıyorum "neden basmadın, git bas" diye. Zavallı annem baktı ki ben durulmayacağım o kadar yolu tekrar geri dönüp, basıp, yoluna devam etti.
Şimdi bunları yeniden gözümün önüne getirdim de gülmekten az daha sandalyeden düşüyordum :))

Sokakta oynamayı çok seven biriydim. Anne zoruyla eve girerdim. Günlerden bir gün yine çıktım dışarı. Nerden aklıma estiyse amcamlara gitmek aklıma gelmiş. Arada da bir dünya yol var yani. Ben yürüye yürüye amcamlara gittim. Kapıyı çaldım içeri girdim. Yengem beni görünce şok içine giriyor. "Senin ne işin var burda" diyor. Nasıl demesin bunu? Daha ilkokula gitmeyen biri o kadar yolu tek başına yürüyerek gelmiş. Hemen annemi arıyor, annem de meraktan her yerde beni arıyormuş o sıra. Yenem telefonu bana veriyor ve benim söylediğim ilk şey "Anne merak etme kenariyeden geldim" Sonrasında ise anneme teslim ediliyorum.

Hani dedim ya ben sokakta oynamayı çok seviyorum diye, bazı günler sabahın köründe dışarı çıkarmışım. Üst baş değiştirme de yok. Direk pijamalarımda dışarı.. Hatırladığım kadarıyla böyle dışarı çıktığım günlerden birinde mahalleden bir abla beni görüp yanıma gelmiş. Bu saatte burada ne işin var gibi.
Şimdi aklıma geldi de hadi ben çocuk aklıma o saatte dışarı çıktım. Senin ne işin vardı o saatte dışarıda?

Vee sıra geldi en bomba anıma. Bu anı ilk okul 1'deyken geçiyor..
Ramazan ayındayız ve mahallenin davulcuyu sınıftaki en samimi arkadaşımın dedesi. Bir gün bana "Asi yarın davul çalarken çık dışarı, ben dedemle geziyorum sende gelirsin bizle" dedi. Hiç düşünmeden "tamam" dedim. Gece davul çalarken kendiliğimden uyandım, aklıma hemen arkadaşın dedikleri geldi. Hiç zaman kaybetmeden üstümü değiştirip apartmana attım kendimi. Tam apartman kapısını açıp dışarı çıkacaktım ki aklıma "Ya dışarıda ayılar varsa ve beni yerse" geldi. İçimi korku kapladı çık dışarı çıkabilirsen.. Biraz düşündükten sonra anlaşıldığı üzere götüm yemediğinden eve döndüm.
Ulen bende de ne hayal gücü varmış. Şehrin ortasında ayının ne işi var aq :D

Şimdilik bu kadar anı yeter. Devamını daha sonra yazarım :)

Bende ilnevyA'yi mimliyorum. Maksat değişiklik olsun :)

What's this?

You are currently reading Çocukluk Anıları at Kendi Haline Karalamaca...

meta

§ 3 Response to “Çocukluk Anıları”

  • Haha:D

    Ben kenariyeden geldim ne olum:D:D

  • Archy says:

    Ne bilim la.. Tam konuşmayı öğrenmemiş olacağım ki öyle demişim :D

  • Unknown says:

    Bu para mevzusunun türevleri her çocuğun başından geçiyor sanırım hacı.

    sene 1998. Düğündeyiz baboli. Hava sıcak, hava bungun. Zemin misket, halay ve damata müsait. Taraflar yerlerini almış, takıları takma merasimini gerçekleştiriyorlar. Damatın yengesi; kim ne getirmiş, ne takmış çetelesini tutuyor.
    Amcanın biri para verdi, vaudeville git şu bakkaldan kısa maltepe al gel. Gittim abi bakkala, bakkal o sikko marka çikolataları nasıl da yerleştirmiş gözümün önüne önüne. Nasıl çekici geliyor, nasıl çekici geliyor. Öyle çekicilik olmaz. Siktir ettim sigarayı falan, dayandım çikolatalara. Kimse görmeden de babaannemin eve girdim. Ayakkapları da sakladım. Hepsini yidim çukulataların. Ulan dışarı çıksam, amca s.kertecek beni. Üst katın penceresinden düğünü izliyorum. Damatın yengesi hala yazıyor. Çikolataların verdiği mutluluk hormonunun etkisiyle olacak sızmışım ben.
    Amca bakıyor, sigara yok, vaudeville yok. Gidiyor bakkala beni soruyor, yarım saat önce geldiğimi öğreniyor. Babama anama haber veriyor, vaudeville piyasada yok arazi olmuş hesabı. Annemi sen bi telaş al, feryat figan kadıncağız. Düğün duruyor, millet beni arıyor. Damadın yengesi hala yazıyor amına koyim. Neyse sonunda beni buluyorlar evde.
    O gün bugündür düğün sahibi beni ne zaman görse düğünümün amına kodun lan der. Düğünümün amına kodun.
    Nihayetinde; toplumsal mesajımı veriyorum. Siz siz olun düğünlerde derneklerde oraya buraya saklanmayın. Uslu uslu durun. Ya da ne bileyim gidin kızların saçını çekin, arkadaşlarınızla misket oynayın, çalgıcların başına gidip enstrümanlarını sorgulayın. Ama saklanmayın.

§ Leave a Reply