O Nasıl Bir Rüyaydı

28 Kasım 2012 Çarşamba § 0



Dün gece öyle bir rüyaya denk geldim ki içerisinde kızlar, erkekler kabala büyüleriyle ayin yapıyordu. Burası normal olabilir ama beni ilgilendiren tarafı bunları gördüm diye az daha kurban ediliyor olmamdı. Çok fena tırsmıştım. Uyandıktan sonra yarım saat rüyanın etkisinde kaldım diyebilirim.

Allah beni ve sizleri böyle rüyalardan uzak tutsun. Amin.



Türkiye'deki Kutuplaşmalar

29 Ekim 2012 Pazartesi § 0



Günümüz Türkiye'sinin acı gerçeğini yavaş yavaş kabul etmeye başlayalım. Bizi o kadar güzel(!), içten içe, hissettirmeden kutuplaştırdılar ki şimdi çözmeye çalışsak Allah bilir kaç sene işin içinden çıkamayız. Bizi bu duruma sokanlar da kaostan beslenenler. 

Türkiye'yi geliştirmemek için kaostan beslenme şu an en etkili yol. Kaos çıkarmak için en çok sebebi olan ülke konumundayız; Laiklik, Atatürkçülük, baş örtüsü sorunu, alevi sorunu, kürt sorunu bu sebeplerden en büyükleri. Şu an bunları yazarken hatırlayamadığım büyük sorunlar da illa ki vardır.

Nedense hep bu sorunlar çerçevesinde kısır döngüdeyiz.

Bu sorunların en büyükleri ve bizi sürekli gerileten sorun; Atatürkçülük, Dincilik çekişmesi.  Bilinç altımıza öyle bir gerçeklik getirmeye çalışıyorlar ki ya dinci olacaksın ya da Atatürkçü. Sanki ikisini birden olmak yasak. Birilerine göre ya Allah’a ya da Atatürk’e tapmalısın. Oysa Allah’a şükür, Atatürk’e teşekkür diye bir seçenek de var. Tabi bu seçenek kaostan beslenenlerin işine gelmediği için her zaman gündemden uzak tutulmuş, bilinç altımızdan silinmeye çalışılmıştır.

Sorunları daha vahim bir hale getiren sorun ise karşıt görüşlerin birbirlerine fikirlerini, düşüncelerini anlatması yerine bir birlerine hakaretler ederek zıt görüşteki insanları kabul etmeyip, onları yok saymaktadır. Eğer karşıt görüşler birbirlerini dinlese daha da önemlisi onlara saygı duysa ülkemizdeki kutuplaşma bu kadar olmazdı.

Örnek vermek gerekirse; bir ateist dini inancının olmadığını söylediği zaman düşünce lincine uğruyor. Düşünce linci yerine bu arkadaşımızı karşımıza oturtup, neden dini inancının olmadığı, neden Allah'ın varlığını kabul etmediği sorulsa, bu sorulara paralel dinimiz ve Allah'ın varlığı güzelce anlatılsa daha iyi olmaz mı? 

Kafamdaki düşünceler şu an o kadar çok ki her birini anlatmak isterken konudan konuya geçmiş oluyorum. Bunun farkında olarak bir konuya daha geçiyorum:

Bugün 29 ekim 2012. Yani Cumhuriyetimizin 89. yılı. Ülkemizin 89. yaşını gururla kutlamamız gerekirken, ülkenin dört bir yanından mutluluk, neşe haberleri almamız gerekirken, biz bu kutlamaları engellemeye çalışan siyasi görüşün haberlerini alıyoruz. Karşıt siyasi görüş de Cumhuriyet bayramı kutlamalarını sahiplenip ortalığın daha da gerilmesini sağlıyor. Bu siyasi görüşlere sesleniyorum; Şunu bilin, Cumhuriyet bayramı ne sahiplenmeye çalışan siyasi görüşün ne de kutlamaları kısıtlamaya çalışan siyasi görüşün bayramıdır. Cumhuriyet bayramı bu ülkenin kurulması için cephelerde canını düşünmeden savaşan ve şehit olan askerlerimizin, onlara kendi istekleriyle yardımcı olan vatandaşların bayramıdır. Yani dedelerimizin, ninelerimizin bayramı. Yani tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bayramı. O yüzden Cumhuriyet bayramımızı rahat bırakın!

Yazmak istediğim bir çok şey daha var ama o konulara bir başka yazıda değinirim.

Kalın sağlıcakla.

1910 Yılında Hayal Edilen 2000 Yılı

12 Ekim 2012 Cuma § 0

1910 yılında yaşayanlar hayal ettikleri 2000 yılını tuvallere dökmüşler. Acaba 2000 yılını görme imkanları olsaydı ne düşünürlerdi?























Psikopat'tan Alıntı

10 Ekim 2012 Çarşamba § 0



"Acı gerçek, insanın gerçek yaşamının yaman çelişkilerle -gündüz ve gece, doğum ve ölüm,mutluluk ve keder, iyi ve kötü- dolu olmasıdır. Birinin bizi diğerlerinden koruyamayacağından, yani iyinin kötüye galebe çalacağından ya da sevincin acıyı yeneceğinden emin değiliz. Yaşam bir savaş meydanı. Hep öyle oldu ve hep öyle olacak ve eğer olmasaydı, var oluş sona ererdi."

Oldu mu bu İlnevya?

18 Eylül 2012 Salı § 0




Yorum sizin sevgili seyirciler :(

Çocukluğumun Sevdası: Atari

4 Ağustos 2012 Cumartesi § 0

Yıl bilmem kaç... Okula başlamış mıyım, başlamamış mıyım hatırlamıyorum. O yıllar yani. Amcamlara gitmiştim, eve girdiğim anca ilk defa gördüğüm bir şeyle karşılaşmıştım; atari.



Atari nedir bilmezdim. İlk defa gördüğüm için sessizce kuzenleri izledim. Çok hoşuma gitti ve o günden sonra atari aldırmak için evde çok yoğun çalışmalara başlamıştım. Bunu mutlaka aldırmam gerekiyordu..

O günden sonra aradan biraz zaman geçti. Kuzenler yeni atari modeli almışlardı. Yanlarına gittiğimde "Street Fighter" oynuyorlardı. Oyuna tutulmuştum. O gün atari isteğim içimde daha da arttı, durdurulamaz bir hal almıştı.

Babama bu konuyu bir kez daha açmıştım. Babam İzmir'e gideceğini, kağıda ismini yazmasını söylemişti. O an havalara uçuyordum. İşin komik yanı ise kağıda "atari" yerine "Sitrit faytır" yazmamdı :) (Şu an bile o günü çok net hatırlıyorum)

Babam İzmir'den eli boş dönmüştü, bulamadım demişti. Ben pes eder iyim? Daha çok baskı kurup nihayetinde aldırdım bir tane. İlk olarak bol bol "Street Fighter" oynamaya başlamıştım. Süper Mario ve Tank'a da çok fena sardığımı hatırlıyorum.

Zamanla yeni oyun kasetleri aldıkça yeni yeni oyunlarla tanışmıştım. Adventure Isand ve bir futbol oyunu tutkum olmuştu.

Artık atarim olduğuna göre başından kalkar mıyım? Sabah akşam oynardım. Ta ki atarinin iki kolunu da bozana kadar :) Kollar bozuldu, yalvar yakar yenisini aldırttım. Aldıklarım bozuldu ben yenisini aldırttım. Bu böyle devam etti.

Sahiden de o zamanlar atari satanlar atarinin kendisinden çok atari kollarından çok kar etmişlerdir. Şimdi düşündüm de ne de çok atari kolu bozmuşum..

Bir gün oyundan oyuna gezerken babamın dikkatini "Galaksi" oyunu çekmişti. Bir kaç kez oynadıktan sonra tutkulusu oldu. İşten gelip oynardı. Ciddi ciddi babamla atari kavgası yapardık. Bir ara dayım da babamı bu oyunu oynarken gördü o da oynamaya başladı. Ve böylece aralarındaki ezeli rekabetin temeli atılmış oldu. Bol bol iddiasına oyunda kapışırdılar. Allah'tan o zamanlar adaptör ısınması vardı da atari başından kalkardılar.

Adaptör ısınması atari oynayanlar için kabustu. En zor oyunları oyna, o kadar bölüm ilerle ama adaptör ısındığı için mecbur oyunu kapat. Ve de her şey normale döndüğü zaman oyuna baştan başla. Kabus gibiydi... Arkadaşları evime davet ederken, adaptörü varsa getirmesini söylerdim Biri ısındığı zaman diğeriyle devam etmek için. Oyun bozulurdu ama olsun biz yine de eğlenmemize bakardık.

O sıralar elime nereden geçtiyse çocukların rüyası, hayallerinin baş kahramanı Tsubasa Ozora'nın oyuna elime geçmişti. Sevinçten havalara uçuyordum. Resmen oynadığım tek oyun olmuştu. Arkadaşlarıma da oyundan bahsettiğim zaman oynamak için can atar olmuşlardı. Ben arkadaşların evine gider, onlar bize gelirdi.

Hiç unutmam mahallede bilgisayarı olan arkadaşı evine davet etmişti. O zamanlar bilgisayar görmek büyük bir şey olduğu halde biz bilgisayarla ilgilenmeyip, Tsubasa oynardık. Ey gidi..

Atarinin bendeki yeri hala daha farklıdır. Çocukluğumda kalmadı.. Hala daha bilgisayarıma atari programı kurup, o zaman oynadığım oyunları oynarım. Hatta çoklu oynanan oyunları kuzenlerimle birlikte oynarım. Oyunları oynarken anılardan, oyunu eskiden oynadığımız zamanlardan bahsetmeden olmaz tabi..

Şimdiki nesiller Play Station sevdalısı olasalar da bir atari sevene göre Play Station bir Alex değildir.. Son sözü budur.

Yalavuz Kaldım

10 Aralık 2011 Cumartesi § 1

Tbl askerde ilnevyA'da 2 gün sonra askere gidiyor ve ikisi de yedek subay. Resmen yalavuz kaldım buralarda... 


Sattınız lan resmen beni..