90'larda çocukluğunu geçirenler bunların ne demek olduğunu iyi bilir.
Al Beni
8 Kasım 2011 Salı § 0
Not: Bu bir iç dökme yazısıydır.
Al beni, al beni
Götür uzaklara
Al beni, al beni
Uçur yukarılara…
Biliyorum sen de farkındasın
Çok zor
Gözlerin yalan söylemiyor…
Al beni, al beni
Elinin çizgisinden
Al beni, al beni
Gözlerinin denizine…
Al beni, al beni
Elinin altına
Al beni, al beni
İki deniz arasına…
Mavi Sakal'ın "Al Beni" şarkısının sözleri. Bu sözleri aşık olduğum, sevdiğim birine söylemek istiyorum. Bunun da ötesinde aşık olmak istiyorum. Artık aşık olma vaktim geldi, geçiyor galiba.
Çevremdeki arkadaşlar yavaş yavaş kendilerine sevgili buluyor, bulmuş olanlar ilişkilerini rayına oturtuyor. Olmayanların da bir kısmı hatunlarla flört halinde.
Bana gelince; sap geldim sap gideceğim gibi duruyorum. Üniversiteden mezun olan dönemimdeki arkadaşlarımla konuştuğum zamanlar "hala sende birşeyer yok mu?" diyor. "Yok" diyorum her seferinde. Acaba bir kere "var" diyebilecek miyim.
Böyle yaşamaya alıştım fakat artık bir değişiklik istiyorum...
Gerçi şu var "birileriyle birşeyler paylaşmak, aşık olmak için bir çaba gösteriyor musun" deseniz cevabı hazır, göstermiyorum.
Aslında göstermek istiyorum ama korkuyorum. Bir kez daha siktir yememek için birşeyler yapamıyorum...

Bugün Bayram Erken Kalkın Çocuklar
7 Kasım 2011 Pazartesi § 0
"Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi"
Ne zaman bayram gelse Barış abimizin bayram için söylediği bu şarkı gelir. O yüzden bayram kutlamasında bu şarkıyı paylaşmak istedim.
Hepinizin bayramı mübarek olsun, hep beraber nice bayramlar görelim.

Blog İstatistikleri
9 Ekim 2011 Pazar § 0
Son zamanlarda benim bloga gelen ziyaretçi sayısında dikkat çekecek kadar artış vardı. Bugün istatistiklere bakayım dedim, şu sonuçlarla karşılaştım:
Bu istatistiklerden çıkarttığım sonuç şu:
Eğer Mia Wallace blogunu kapatırsa sıçtım.
Eğer Mia Wallace blogunu kapatırsa sıçtım.

Var mı Benden Daha Salağı?
8 Ekim 2011 Cumartesi § 2
Bu olayı bu blogda anlatmazsam olmaz. Resmen hayatımı siken anıdır...
5 sene önce yaşandığını da belirteyim.
Anıyı anlatırken paragraf içinde kendi yorumlarımı da yazacağım. Katmazsam rahatlamam..
*
Bir
erkek düşünün sevgidiği kıza açılamıyor. Üstelik kızın ona açık açık
ondan hoşlandığını ima ettiği halde! Nasıl mı oldu bu diyorsanız hemen
başlayayım anlatmaya...
Yaz
boyu mesajlaştığım önceki seneden aynı sınıfta bulunduğum arkadaşla
başka dershaneye gittiğim halde yine buluşmuştuk. İlk günler tek tük
yanına gidiyordum. Tek tük yanına gitmemin sebebi hem millet yanlış
anlamasın hem de o yanlış anlamasın! (Yanlış anlaması mı kaldı? Kızla yaz boyu mesajlaşmasını biliyorsun. O zaman yanlış anlar diye düşünmezsin!)
Arkadaşı
hem önceki seneden tanımanın etkisiyle hem de bol bol mesajlaşmanın
etkisiyle epey bir samimi olduk. Haftasonları dahil beraberdik desem
yanlış demiş olmam.. Bizim samimiyet o kadar ilerlemişti ki bizden
başka herkes sevgili olduğumuzu zannediyordu.
Günler
geçti, aylar geçti ben bir türlü kıza açılamıyorum. Hep aklımda "ya
ben onun davranışlarını yanlış yorumluyorsam ya beni istemiyorsa"
düşüncesi var...
Bir
gün dershanenin kütüphanesinde ders çalışıyoruz. Koca kütüphanede 3
kişiyiz; Ben, o ve onun samimi arkadaşlarından biri. Ben ders çalışırken
can sıkıntısından sıraya tuttuğum takımın kısaltması olan TS'yi
yazdım. O sıra arkadaşı yazıyı gördü ve S'yi göstererek "bu senin
isminin baş harfi, -T'yi göstererek- peki bu ne?" dedi. Hoşlandığım
hatta sevdiğim kız şok oldu. Dondu kaldı. Ben O zor durumda kalmasın
diye salağa yattım sorduğu soruyu geçiştirdim. Aralarında ufak bir
tatışma olduktan sonra kız gitti. Biz kaldık başbaşa...
Ben başımı gömdüm kitaba ders çalışıyorum. O bana baktı ve konuşma başladı
T: Birşey sormak istiyorum
A: Sorma -Tabi gülerek :)-
T -Gözlerimin içine bakarak-: Senin yanına sadece ders çalışmak için geldiğimi mi zanendiyorsun
A: Bilmiyorum (Archy sana ne kadar sövsem azdır. Bu cevap orda verilir mi amk)
T: Demek ki beni tanımayanlarla takılıyorum
Kız resmen açıldı, teklif etti. Ben ise bu soru üstüne ne dedim beğenirsiniz
A: Sene sonunu bekliyorum, sınavını etkilemesin diye bir şey demiyorum (Sanane lan kızın sınavından. Sen önce kendi sınavını düşün!)
Dedim
ve resmen sıvamış oldum. Bana baktı "demek ki beni istemiyorsun o
yüzden sene sonunu bekliyorsun" dedi ve başladı ağlamaya... Zar zor
ağlamasını durdurttum...
Ertesi
gün oldu, yine eskisi gibiyiz ama bana kırgın olduğu belli oluyordu...
Günler böyle devam ederken en sonunda dayanamayıp açıldım. Açıldım ama
neye yarar. Kızın kalbi kırılmıştı, istemedi...
Görüşmeler,
ısrar devam ediyor ama ne fayda... Öss'den bir gün önce son kez
görüştük. Ayrılmadan önce bana "yazın telefonu kullanmayacağım" dedi.
Harbiden de kullanmadı.
Msn'ye sık girmezdi. Rastladığım zaman buluşmak istedim, kabul etti.
Buluştuğumuz
gün neşesi yerindeydi. Gezdik, tozduk, eğlendik derken manzaralı bir
yerde oturduk. Muhabbet ederken ellerini tuttum. "Neden tuttun" dedi.
"İçimden geldi" dedim.(İçime sıçayım. O manzarada o ortamda teklif yapmayan aklımı sikeyim) "Çok üzüleceksin Archy" dedi. Öylesine diyor zannettim...
Daha da pek görüşemedik...
Üni'lere
yerleştik, kayıt olduk. Artık gitme zamanı yaklaşmıştı ama ben ondan
haber alamıyordum. Bir akşam telefona mesaj geldi "Şurdayım müsahitsen
seni göreyim" evden çıkmamla oraya gitmem bir oldu desem yanlış olmaz
herhalde. Görüştük, hasret giderdik derken ayrılık vakti geldi. İçimi
burukluk kapladı... Tam giderken "Tel no'mu değiştirdim" dedi. "Versene"
dedim, "aklımda değil sonra veririm" dedi ve gitti... No'yu da daha
vermedi...
Epey
bir süre sonra verdi ama oralara girmeye gerek yok. Hikayenin devamını
anlatmaya, kendi hayatımı nasıl siktiğimini de anlatmaya gerek yok....
*
Şimdi söyleyin bakayım benden daha salağı var mı bu dünyada?

Yazdığım Ama Başlık Bulamadığım Hikaye
11 Eylül 2011 Pazar § 0
Yüzünü yıkadıktan sonra aynada kendine baktı. Canının sıkkın olduğunu bir kez daha gördü. Hiç bir şey düşünemiyordu. Bu son olay canını çok sıkmıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra sahile inip, yürüyüş yapmaya karar verdi.
Sahile inmesi uzun sürmedi. Bir kez daha Karadeniz’e dert yanmaya gelmişti. Canı sıkıldıkça Karadeniz’in yanına gelirdi, bilirdi Karadeniz’in onu dinleyeceğini, rahatlatacağını.
Karadeniz’in yanında dalgın dalgın yürüyordu, bir türlü kendine gelemiyordu. Kendi kendine “Neden böyle oldu?” deyip duruyordu ama ne fayda, bir türlü cevabı bulamıyordu.
Karadeniz’e karşı oturmaya karar verdi, özlemişti denizi izlemeyi, Karadeniz’in içini rahatlatmasını. Denizi izlemeye, dinlemeye, her anını yaşamaya başladı. Deniz bir şeyler mırıldanıyordu, anlamaya çalışıyordu, anlayamıyordu. Durum böyle olunca gözlerini kapatıp, kendini sessizliğe bıraktı. Tam o an yanına tanımadığı biri oturdu. O da denizi izlemeye başladı...
Denizin üstünde martılar uçuşmaya başlamıştı. Gözlerini açtı martıları izlemeye başladı. Nedendir bilinmez,martılar içini biraz daha hüzünlendirmişti. Daha da üzülmeye başladı. Yanındaki üzgün olduğunu görünce sessizliği bozdu:
- Evlat derdin nedir?
- Ben derdimi anlatsam neye yarayacak, çözümü bende değil ki. Hem zaten ben elimden geleni yaptığıma inanıyorum.
Bir kez daha daldı gözleri denize...
- Olsun evlat sen yinede söyle, belki bakarsın çözüm yolu buluruz beraber.
Gerçekten de konuşmaya ihtiyacı olduğunu fark etti, içini dökmeye başladı.
- Sorun sevgilim… O üzgün olunca ben daha çok üzülüyorum.
- Sorun nedir?
- Yıllardır başarmak istediği bir şey var. Daha önce yapmış, yine yapmak istiyor ama yapamıyor. Çalışıyor, çabalıyor olmuyor. Ben ona elimden geldiğince destek olup, moral veriyorum. Bu sefer kesin başaracaksın ve bu başarıların devamı gelecek. Başaracak diye ona o kadar çok inanıyorum ki...
- İnanıyorsun ama başaramıyor.
- Aynen öyle oluyor. Yine başaramadı. Başaramadığını görünce içim parçalanıyor. Ben ne kadar inanırsam inanayım, bazı şeyler benim elimde olmuyor. Gerisi ona kalıyor. Maalesef o da sonuna kadar geliyor ama…
Gözleri doldu, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Birkaç damla gözyaşı yanağından akmaya başladı.
- Evlat hayatta öyle şeyler oluyor ki, sen ne kadar kendini parçalarsan parçala elinden bir şey gelmez, bazı şeyler karşı tarafa bağlıdır. Sen ondan daha çok çabalarsın, ondan daha çok inanırsın fakat o başaramaz. Sonunda da sen daha çok üzülürsün. Bu gibi durumlara alış, bu sana tecrübe olsun. Senin üzülmenin bir şeye faydası olmaz, tam tersine karşı tarafa zararı olur. Her zaman senden destek alırdı, her zaman seni yanında hissederdi, zor anlarında yanına gelirdi, seninle mutlu olurdu. Sen şimdi üzülürsen nasıl senin yanına gelir? Bunu hiç düşündün mü?
Kafasını kaldırdı, gözyaşlarını sildi. Duyduklarının doğru olduğunu fark etti, kendini toparladı.
- Söylediklerin çok doğru, yardımın için teşekkür ederim. Ben hemen kendimi toparlayıp onun yanına gideyim, bana ihtiyacı vardır.
Döndü arkasını koşarak gidiyordu, muhabbet ettiği amca birden ona bağırdı:
- Bu arada evlat sevgilinin başaramadığı şey neydi, bana söylemenin bir sakıncası var mı?
Amcaya döndü, arka arka koşmaya devam ediyordu.
- Şampiyonluk…
- Yoksa sen bugünkü maçtan…
Amcanın son söylediklerini dinlemeden daha hızlı koşmaya başladı. Sevgilisi yerine koyduğu Trabzonspor’unun ona ihtiyacı vardı...
Archy
25/04/2009
21:45 civarları
Sahile inmesi uzun sürmedi. Bir kez daha Karadeniz’e dert yanmaya gelmişti. Canı sıkıldıkça Karadeniz’in yanına gelirdi, bilirdi Karadeniz’in onu dinleyeceğini, rahatlatacağını.
Karadeniz’in yanında dalgın dalgın yürüyordu, bir türlü kendine gelemiyordu. Kendi kendine “Neden böyle oldu?” deyip duruyordu ama ne fayda, bir türlü cevabı bulamıyordu.
Karadeniz’e karşı oturmaya karar verdi, özlemişti denizi izlemeyi, Karadeniz’in içini rahatlatmasını. Denizi izlemeye, dinlemeye, her anını yaşamaya başladı. Deniz bir şeyler mırıldanıyordu, anlamaya çalışıyordu, anlayamıyordu. Durum böyle olunca gözlerini kapatıp, kendini sessizliğe bıraktı. Tam o an yanına tanımadığı biri oturdu. O da denizi izlemeye başladı...
Denizin üstünde martılar uçuşmaya başlamıştı. Gözlerini açtı martıları izlemeye başladı. Nedendir bilinmez,martılar içini biraz daha hüzünlendirmişti. Daha da üzülmeye başladı. Yanındaki üzgün olduğunu görünce sessizliği bozdu:
- Evlat derdin nedir?
- Ben derdimi anlatsam neye yarayacak, çözümü bende değil ki. Hem zaten ben elimden geleni yaptığıma inanıyorum.
Bir kez daha daldı gözleri denize...
- Olsun evlat sen yinede söyle, belki bakarsın çözüm yolu buluruz beraber.
Gerçekten de konuşmaya ihtiyacı olduğunu fark etti, içini dökmeye başladı.
- Sorun sevgilim… O üzgün olunca ben daha çok üzülüyorum.
- Sorun nedir?
- Yıllardır başarmak istediği bir şey var. Daha önce yapmış, yine yapmak istiyor ama yapamıyor. Çalışıyor, çabalıyor olmuyor. Ben ona elimden geldiğince destek olup, moral veriyorum. Bu sefer kesin başaracaksın ve bu başarıların devamı gelecek. Başaracak diye ona o kadar çok inanıyorum ki...
- İnanıyorsun ama başaramıyor.
- Aynen öyle oluyor. Yine başaramadı. Başaramadığını görünce içim parçalanıyor. Ben ne kadar inanırsam inanayım, bazı şeyler benim elimde olmuyor. Gerisi ona kalıyor. Maalesef o da sonuna kadar geliyor ama…
Gözleri doldu, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Birkaç damla gözyaşı yanağından akmaya başladı.
- Evlat hayatta öyle şeyler oluyor ki, sen ne kadar kendini parçalarsan parçala elinden bir şey gelmez, bazı şeyler karşı tarafa bağlıdır. Sen ondan daha çok çabalarsın, ondan daha çok inanırsın fakat o başaramaz. Sonunda da sen daha çok üzülürsün. Bu gibi durumlara alış, bu sana tecrübe olsun. Senin üzülmenin bir şeye faydası olmaz, tam tersine karşı tarafa zararı olur. Her zaman senden destek alırdı, her zaman seni yanında hissederdi, zor anlarında yanına gelirdi, seninle mutlu olurdu. Sen şimdi üzülürsen nasıl senin yanına gelir? Bunu hiç düşündün mü?
Kafasını kaldırdı, gözyaşlarını sildi. Duyduklarının doğru olduğunu fark etti, kendini toparladı.
- Söylediklerin çok doğru, yardımın için teşekkür ederim. Ben hemen kendimi toparlayıp onun yanına gideyim, bana ihtiyacı vardır.
Döndü arkasını koşarak gidiyordu, muhabbet ettiği amca birden ona bağırdı:
- Bu arada evlat sevgilinin başaramadığı şey neydi, bana söylemenin bir sakıncası var mı?
Amcaya döndü, arka arka koşmaya devam ediyordu.
- Şampiyonluk…
- Yoksa sen bugünkü maçtan…
Amcanın son söylediklerini dinlemeden daha hızlı koşmaya başladı. Sevgilisi yerine koyduğu Trabzonspor’unun ona ihtiyacı vardı...
Archy
25/04/2009
21:45 civarları

Üniversite, Ömrümü Yedin..
8 Eylül 2011 Perşembe § 0
Okulu uzatmak ne büyük problem arkadaş. Saçlarım beyazları, sinir, sitres.. Benim gibi ara sıra umursamaz biri bile umursar oldu bu işi.
Bu sene az daha okulu donduruyordum, dondurmayı bırak bırakıyordum. Arkadaşlar aradılar, yalvar yakar kararımdan döndürdüler. Gerçi ben bu süreçte evdekilerin gözüne bakıyordum, "okulu bırak" demelerini bekliyordum. Ama demediler..Ben ne güzel bırakıp, açıköğretimden devam etmeyi bile göze almıştım...
Anlayacağınız bu sene de öğrenciyim. Okul ne zaman biter Allah bilir...
Sağlıcakla kalın.
Bu sene az daha okulu donduruyordum, dondurmayı bırak bırakıyordum. Arkadaşlar aradılar, yalvar yakar kararımdan döndürdüler. Gerçi ben bu süreçte evdekilerin gözüne bakıyordum, "okulu bırak" demelerini bekliyordum. Ama demediler..Ben ne güzel bırakıp, açıköğretimden devam etmeyi bile göze almıştım...
Anlayacağınız bu sene de öğrenciyim. Okul ne zaman biter Allah bilir...
Sağlıcakla kalın.
